Mihrali Çelik : En Sahici Yanımız: Tutku

EN SAHİCİ YANIMIZ: TUTKU

Geçmişin tortularını eşeleyerek geleceği aramak mı gayemiz? Yoksa kavuşacağımız ışıltılı günlerin tılsımına kapılıp hiç kıpırdamadan durmak mı muradımız? Bir adım geride kalsak eskimiş, bir adım önde yürüsek aydın mı sayılacağız? Peki, olmuş ve olacak arasında sıkışıp kalan  “şimdi” nerede? Maziye ya da atiye sığınmadan cevaplamamız gereken bir soru dönüp dolaşıp bulur bizi. “Şimdi”nin yükünü nasıl taşır insan? Şimdi, şu an, şuracıkta… Hemen kıyımızda ve aldığımız nefes kadar gerçek. Şimdi…

Tam ortadan ikiye bölünmüş, iki yana çekiştirilip duran avare bir “şimdi” korkutur insanı. Doğru harcanılsın diye verilen ömrün en küçük parçasına, şimdiye, direniriz farkında olmaksızın. Bedenlerimiz çivilense de bugüne, ruhumuz serçe ürkekliğiyle gezinir zamanın kafesinde. Sıcak bir el, tanıdık bir yüz, içten bir merhaba arar durur kalbimiz.

Direniriz “şimdi”nin soğukluğuna… Yüzümüzdeki çizgiler arttıkça birikir ardımızda takvim yaprakları. Çınar ağaçları kadar sağlam değildir kökümüz ve gövdemiz. Lakin direniriz elimizden geldiğince hoyrat bir varoluşa…

Sevgiyle, muhabbetle, tutku ile direniriz. Aklımızın galip gelemeyeceği savaşlarda yüreğimizle cenk ederiz. Bir Anka kuşunun peşine düşmeyegörelim yola revan olan ayaklarımız yorulmak nedir bilmez. Neşet Ertaş’ın dertli bir türküsü elimizden tutar, sonra da oturur kalır gönlümüzün orta yerine. Bazen bir kına kokusu, neşeli bir gelincik yaprağı, cıvıldaşan kuş sesleri istikamet çizer bize… Her dem direniriz… Ah eden ayıplanır, sızlanan çıkar bu oyundan.

Tutku; sıcak, mağrur ama acımasız… Görkemli lakin sade ve ıssız… Anaç fakat sütsüz… Tutku, hem vazgeçilemeyen hem malik olunamayan… Bir cezbenin ışığına dadanan hüzün kuşu… En sahici, en çıplak ve yoğun yanımız…

Ceplerimizi doldurmuşuz gönderemediğimiz mektuplarla. Aklımız hala söyleyemediklerimiz de… Ruhumuza denk bir mısra buluruz diye yüzlerce şiir okumuşuz. İnsanlara, şehirlere, gökyüzüne “şimdi”den ve yeniden bakmak için kelimeler biriktiririz. Candan ve camdan kelimeler… Yorgun harfler biraz soluklansın diye küçük kulübeler inşa etmişiz tutkuyla.

Tutulmuşuz bir kere, tutan değil tutulan olmuşuz. Tutkun ve mağlup. Yenilmişiz her ne kadar sırtımız yere gelmese de. Kendi isteğimizle düştüğümüz uçurumdan bakarız tekrar kendimize. Borçlu gibi dokunmuşuz hayata ve de hep borçlu çıkmışız.

Satın alınamayan ne varsa hürmet etmişiz. Boynu büküktür masumiyetin, zarafetin, nezaketin. Anlatalım o vakit “şimdi”yi şimdiden… Aşkla, sevgiyle, tutkuyla…