Şüheda Bice : Büyük Adam Konuşsun, Küçük Adam Dinlesin

BÜYÜK ADAM KONUŞSUN, KÜÇÜK ADAM DİNLESİN

Wilhelm Reich’in Dinle Küçük Adam’ı üzerine

*Yazıyı okurken Bratia Stereo – Ayaayay şarkısını dinlemeniz naçizane tavsiyemdir.

Spotify Çalma Listesi

 

Bu kitabı okumak isteyenlere baştan bir uyarı geçeyim: Aynaya bakmaya hazır mısın? Ama dikkat et baktığın ayna suratında patlayacak!

20. yüzyılın aykırı psikiyatristlerinden Reich’in kendisi gibi aykırı, rahatsız edici derecede dürüst, çarpıcı kitabı; Dinle Küçük Adam.

Kim bu küçük adam? Reich’in küçük adamı aslında her gün karşılaştığımız kişiler. Belki anne babamız, belki çocuğumuz, belki en yakın arkadaşımız ve dahası biz. Ya da şöylesi daha doğru, herkesin içinde az ya da çok küçük adam var. Tutmayın küçük enişteyi. Pardon, bu farklı bir şeydi.

Günlük yaşamın sıradanlıklarına sıkışmış, kendi özgür iradesini kaybetmiş, sorgulamayan ve sistemin çarklarına bilinçsizce hizmet eden bireydir bu Küçük Adam. Otoriteye boyun eğen, itaat ederek güvenli alanını koruyan ama özgürlüğü de ağzına sakız yapmış insandır. Reich, bu karakteri toplumsal sınıflarla tanımlamaz. Zengin, fakir, eğitimli, cahil, yalıda ya da bir kulübede yaşayan fark etmez onun için. Mevzu duygusal ve zihinsel küçüklüktür.

Eserde bolca bastırılmış arzulardan bahseder Reich. Ona göre birey, başta cinsellik olmak üzere doğal duygularını bastırarak toplumun beklentilerine göre şekillenir. Bu bastırılmışlıksa zamanla iç çatışmalara, öfkeye, kıskançlığa ve saldırganlığa yol açar. Uzmanlaştığı alanı, Freud’un öğrencilerden olduğunu da hesap edersek freudyen tavrı çok görmemek gerek. Ama ben çok gördüm. Zira bu tavır, “bastırılmışlık tüm kötülüklerin anasıdır” gibi ezberlenmiş bir yerden hareket eden ve bu fikrin altını dolduramayan yani bastırılmadığı haliyle, aslında ne istediğiyle ilgili hiçbir fikri olmayan, sırf akıma uysun diye “özgürlük” pankartları asan ama aslında özgürlüğün getirdiği sorumluluğu üzerine konan pis bir böcek gibi kovmaya çalışan kişilerin çoğalmasına sebep oluyor. Hem sevgili Reich, küçük adamı başkalarının ezberlenmiş fikirlerini düşünmeden kabul etmekle suçlarken keşke sen de Freud’un fikirlerini bu kadar içselleştirmeden önce bir durup aynaya baksaydın.

Garip olan, Reich eseri 1940 yılında yazmış. Küçük adamların hâlâ büyüyememesi inanılmaz umut kırıcı. Aslında baktığımızda sosyal medya kullanımının arş-ı âlâya ulaşmasıyla artan kapitalist tüketim kültürü, üzerine bir de politik kutuplaşma derken insanın kendisiyle yüzleşmesi başka baharlara kalıyor gibi. Reich’in bahsettiği o “bir yere ait olma” arzusu, aradan geçen onca yıla rağmen insanın mayasında var. Haliyle bu arzu da baktığımız aynada kendimizden ziyade ebeveynlerimizi, arkadaşlarımızı, paylaşımlarımıza gelen beğenilerimizi, unvanlarımızı, marka kol saatlerimizi görmemize sebep oluyor. Yakında suratımızda patlayacak bir ayna bile bulamayabiliriz.

Eseri okurken yer yer çok kaşındım, yerimde duramadım, sinirlendim ve dahi bozuldum. Bu durumun üzerine gittim, “sanırım söyledikleri ağır geldi, kendimi gördüm belki de” diye düşündüm. Elbette bunun da etkisi vardır ama okudukça, durup durup tekrar tekrar okudukça anladım rahatsızlığımın kaynağını. Reich küçük adamı, büyük adam olarak anlatıyor. Yazdıkları, öne sürdükleri, gözlemledikleri, eleştirdikleri… çoğunda çoğunlukla haklı. Ama mevzu sahiden haklı olmak mı? Kendisini büyük adam tahtına oturtuyor ve oradan dağıtıyor tüm yargılarını. Satırlar arasında küçük adamı uyandırmaktan ziyade, kendi öfkesini kusmaya çalışan birini gördüm. Peki, sahiden büyük adam olan böyle mi yapar?

Tüm bunları Reich’in içindeki küçük adamın hatalarına vererek kitaptan bağıra bağıra okumalık bir alıntı bırakıyorum:

“Hiçbir zaman, küçük adam, mutluluğu dolu dolu özgürlük içinde tatmadın. Bu yüzden, mutluluğu tıkınıyorsun, mutluluğun güvencesinden sorumluluk duymaksızın. Mutluluğu bulmayı, onun üzerinde titremeyi, ona bahçıvanın çiçeklerine, rençberin buğdayına baktığı gibi bakmayı öğrenmedin (çünkü engellendin). Büyük araştırmacılar, şairler ve bilgeler, kendi mutluluklarını sağlamak istedikleri için, senden kaçtılar. Senin yanında, küçük adam, mutluluğu yutmak kolay, ama sağlamak kolay değil.”